ا عو ذ با لله من اشيطا ن ارجيمبا سم الله الر حمن ارحيم
Euzübillahimineşşeytanirracim, Bismillahirrahmanirrahim

Tarikatuna es sohba ve hayrun fiy cemia. Destur ta Sultan ul Evliya Meded.

Bu insanlar ilk olarak neyi bilecekler? Kendini bilen Allah’ı tanır, ilk başta Bismillâhirrahmânirrahîm demek, Allah’ı tanımak içindir.

İnsan evlâdına ilk öğretilecek Hakk’ın ismidir. Yapmayanlar keder kazanının içine düşer.

Küçük çocuğa ağzı açıldı mı ilk; Allah Allah Allah, sonra Lâilâheillâllah desin, sonra Muhammeden Resullûllah, alıştırdıktan sonra sen çocuğa sağlam aşı verdin korkma artık.

Tarikatımız Allah yoludur, Allah yolundan başka çıkar yol yok. Allah yolunu tut işin rast gelsin, Allah yolunu tutmazsan işin yürümez.

Cenâb-ı Allah; “Beni gözet, seni gözetirim” Diyor. Önden yürüyenin seni çeşit türlü belalardan seni gözetmesi için senin onu gözetmen lazımdır evvela. Sen onu takip edeceksin o seni sağlam yürütsün.

Sen Allah’ı gözetmezsen, Allah seni gözetmez. Allah bir kimseyi gözetmezse her belâya boy hedefidir. Hiçbir şey onu kurtaramaz. Çünkü bu dunyada olmayan da yol olmayacakta yok.

Kral olsan seni dışardan gözetsinler diye sarayının kapısına nöbetçiler, bekçiler tayin etseler; —ya içeriden bir suikast gelirse?

Sağlam yatar,sabaha (Allahu mağfina)bir tarafı tutmaz olur. Belki dili tutulur, gözü görmez olur, kulağı duymaz olur, ayağı yürümez olur.

Eline diline bir şey gelmesin diye bekçi koymanın imkânı yoktur. Allah yoluna girersen Allah’ı gözetirsen Allah seni gözetir.

Evet. İnsanoğlu zayıftır, unutur. Lâkin Cenâb-ı Hak insanlara meseleleri idrak edebilme melekesi olan aklı vermiştir. Aklın miktarı bütün vücudumuza nispetle çok azdır ama anlama hududu acayib geniştir.

İdrak etmek ve anlamak aklın yemişleridir. Aklı olmayan idrak edemez;

—Aklın târifini kim yapabilir? Aklın miktarını kim ölçebilir? Akıl dediğimiz şey vücudumuz gibi bir şey midir?

Târifini yapacak insan yok. Akıl denilen şey kafada değildir, kafada olan beyindir. Beyine hükmeden akıldır.

Beyin başkadır, akıl başkadır. Temsil yoluyla: Bu teyptir pille çalışır, pilin içerisinde olan kuvvet bittiği zaman iş görmez.

—O pilin içerisinde olan kuvveti, şimdiye kadar görebilen, zapt edebilen, tutabilen oldumu?

Pil kömür gibi birşeyle yoğrulmuş parçadır, onun içerisine giren nedir?

Pil aslında gördüğümüz katı bir şeydir. Kendi kendine bir şey yapamaz, lâkin o madenî olan pile görünmeyen ve değilemeyen bir şey veriliyor.

İstediğin işi görür bir müddet sonra durur ve biter. —Ama biten neydi?

O bataryayı, pili çalıştıran kuvvet vardır. Beynimiz vardır aynı o batarya gibidir lâkin onu çalıştıracak olan o görünmeyen beynimiz kendi kendine birşey yapamaz.

Ona tahsis olunan akıl cevheri, o nur girdiğinde beyin çalışmaya başlar. Kendi kendine çalışmaz.

—İnsan aklı niye inkâr eder? Aklı ne çalıştırır? Aklı çalıştıran ruhtur. Aklı çalıştıran ruh iki türlüdür. aşağı akıl yukarı akıl

Ruhâniyetimiz olarak aklı da o çalıştırıyor.

Akıl bu suretle bir nûr olur, yürüdüğü yeri aydınlatır. Akıl nerede yürürse insanı aydınlatır.

Elinde, kafasında, kalbinde tutan o aklın nûruyla ilerleyince sağını solunu, yapacağını, edeceğini görür.

Lâkin bazen insan akıl cevherini nefsâniyetiyle kapatır. Kapattığında karanlık kalır, bir şey bilmez ve birşey anlamaz olur. Seviyesiz olan mahlûkat hayvanattır. İnsan seviyesini kaybetti mi hayvanlarla beraber olur.

Hayvanlar da derler ki; —sen ne biçim hayvansın,iki ayaklısın burada ne arıyorsun? bunda bir düzen olmasın?sende ne uğursuzluk var ki buraya attılar diye kendi meclisinden kovarlar ve hayvanat sınıfının daha aşağı derecesine düşer.

Aklı çalıştırmak çok mühimdir. Akıl insana ziynet verir,ama hakîkatte hizmeti Allah c.c. ile aranı ıslah etmek içindir.

Akıl sana derki; —ey kendisine akıl verilen mahlûk! sana bu şerefi verenle aran düzgün olsun, hayvanlık yapma. Eşek olma.

Aklın tembîhatı budur. İnsan olmak şerefini gözet çünkü insan olma şerefi akılladır.

Akıl insana en iyisine koşmayı emreder, Allah’la aranı düzeltmek ister, ilâhi lütufları sana gösterir ve şükredesin der. Verilen aklı kullanmıyorsa; Allah’ın nimetini menettiği için cezâya müstehak olur. Çok Evliyânın münâcâtıdır:

“Yâ Rabb akıl deryasından bizi şaşırtma, bizi akıl deryasından mahrum eyleme, gide gide akılları zayıflayıp ta çocuk sınıfına girenlerden bizi eyleme”

Nîmete şükür, nîmetin devamına ve fazlalığına sebeptir. Şükretmediğinde elindeki nîmet devam etmez.

“İşler durgun, işler kesat” diye şikâyet etmek yerine; “Yâ Rabbi. bize verdiğin fevkalâde nimete şükürler olsun” dersen Cenâb-ı Allah artırır.

İlk şer ve fesadın başlangıcı Allah’ ı unutmaktır.

Sana deli deselerde Allah de. Efendimiz s.a.v; “Allah deyiniz, o derecede deyiniz ki görenler filân kimse deli olmuş desinler”

Allah’ı zikirde o kadar coşun, kendinizden geçin ki herif çıldırdı, gitti işte! Desinler. Allah deyiniz çünkü Allah diyen gâfillerden sayılmaz, uyanıklardan sayılır.

Allah dediğin vakit yanında Allah var. Binde bir faydasıda olsa, o bir faydadır. Hiç demeyen yüzbinde bir de alamaz. Allah diyen adam gâfiller listesinden silinir. Gâfillerden olmayan saadet sahibi olur. Allah’ı unutmayan saadet sahibidir.

Allah’ı unutan gâfil kişidir. Gâfil insan ne ettiğini ne yaptığını bilemez. Yanlış mıyım? doğru muyum? Kestiremez.

Cehennem yolunda mı cennet yolundamı ayırt edemez.Mühim olan kendini iyilerin ve saadet sahiplerinin defterinde ispat ettirmektir.

İsmin iyiler dîvanından silinipte kötülerle beraber yazılmasın diye gayret et.

Bütün dünyanın altınlarının, gümüşlerinin,hazînelerin sahibi olsa adı kötülerden yazıldıktan sonra ona hiç kârı yoktur. Çünkü adı kötüye çıkmıştır. Kötü kimsenin yeri cehennemdir.

Fenâ, âsi, edepsiz, eşkiyâ, kötü tabiatlı, kötülere hizmet veren, onlarla fikir birliği yapan insan cennete giremez. Nitekim iyilerle düşüp kalkan cehenneme giremez, çünkü iyilerin durağı cennettir.

Leave a Reply